6 Kasım 2013 Çarşamba

1.


Parmaklarımın hepsi ölü birer kelebek gibi bu akşam. Siz, ölü kelebeklerin hüznünü bilir misiniz? Birkaç güne sığdırılmış bir yaşam, daha mutlu olabilir mi acaba, böyle umarsızca geçen yüzlerce günün yanında? Bir kelebek olmak isterdim Vivienne, tüm acılar, tüm umutlar ve hayatın tüm güzelliklerinin değerini bilerek, dolu dolu yaşamak isterdim. Fakat bir kelebek olsam, kuşları kıskanabilirdim. Onlar göç edebiliyorlar Vivienne, göç etmek… Yuvalarını bırakıyorlar ama yeni başlangıçların güzel olmayacağına kim kesin hüküm verebilir ki? Yuvalarını bırakıp çok uzaklara gidebilmek, kuşlara bahşedilmiş harika bir güzellik. Çünkü biz, bırakıp gitme konusunda eksik kalmış insanlarız. Hüznümüz buradan mı gelir, yoksa biz hüzünlenmek için bahaneler mi yaratırız, bilemiyorum. Vivienne, ben elleri ısınmayan bir insanım ve kimi zaman kelebekleri, kimi zaman kuşları kıskanıyorum. Bazen hüznümü kanatlarla gökyüzüne bırakasım geliyor. Ama neden "Vivienne" diyorum, hiç düşündün mü? "Yaşam dolu" çünkü. Yaşamak, bir kuşun kanadında, bir kelebeğin ömründe güzel değil sadece. Bir kuş edemem kendimi, bir kelebeğin ömrüneyse, mümkünü yok sığamam. Ama unutmadığım tek bir şey var, ellerim üşüse bile, dünyayı değiştirebilirim Vivienne. Dünyayı değiştirmeliyim. 

22.46

06.11.13

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder